16 Temmuz 2012 Pazartesi

BenKonusucam - Sizofreni

Aynaya baktı kadın… Gözyaşlarıyla akıp, yanaklarında yollar oluşturan rimelini sildi elinin tersiyle. Bir sigara yakıp, derin bir nefes aldı. Sevdiği şarkı çalıyordu radyoda, yine doldu gözleri… “Ağlama!” dedi adam. Kafasını çevirip, elinde şarabıyla koltukta oturan adama baktı. “Eskiden, ağladığımda gözyaşlarımı silerdi. Şimdi soğuk bir ses tonuyla ‘ağlama’ diyor sadece…” diye düşündü kadın. Ağzını açtı, adam “Sus!” dedi…
“Sadece, sus…”


Yutkundu kadın… Oysa söyleyecekleri vardı daha… Yarım kalan cümleleri, zincirlerinden kurtulmak isteyen sözcükleri vardı. Tamam, uzun cümleler kuracak gücü yoktu artık ama önemli olan cümlenin uzunluğu değildi ki zaten… Kafasında ögelerine ayırdı cümlelerini… Hayret, hepsinin öznesi aynıydı. Ve hepsinin yüklemi, aynı özneye olan özlemden ibaretti…


Adam, kadına baktı… Bir zamanlar “Aşk” dediği varlığı süzdü, ilk kez görüyormuş gibi… Sahi, ilk ne zaman görmüştü onu? Nasıl tanışmışlardı? Hatırlayamadı adam… O kadar uzun zaman mı geçmişti aradan? Yoksa unutulmaya mahkum bir tanışma mıydı onların ki? Adam ağzını açtı, bir şeyler söylemek istedi… Söyleyecek bir şeyi olmadığını farkedip, derin bir iç geçirdi ve bir yudum aldı şarabından… Ne zaman tükenmişti sözcükleri? Onu da hatırlamadı adam… Oysa tam da şu vakit, söylenecek bir şeyler olmalıydı… Hep susmuştu adam zaten, bunca zamandır… Kadını dinlemişti sadece… Hep kendine saklamıştı cümlelerini… Her şeyini paylaşmak istediği kadınla, bir tek sözcüklerini paylaşamamıştı… Söyleyecek çok şeyi varken, neden susmuştu? Kendi de bilemiyordu yanıtı, sadece susmaya devam etti…


Belki de korkuydu tek neden… Kadın, asıl söyleyeceklerini gizlemek için çok konuşmuştu hep… Daha az konuşsa, sevgisinin derinliği hissedilecekti sanki… Daha kısa cümleler, daha çok şey anlatacaktı… Sevdiğini söylemekten korktuğu için, sevdiği dışında her şeyi söylemişti kadın…

Adam, sevgisini söylememek için susmuştu hep… Saçma ama sevmek acıydı adam için… Her sevgi kalbindeki derin bir yaraydı… Eski yaralar bağladıkları kabukları düşürmüştü çoktan… Şimdi bu kadın, o en sevdiği, bilirse sevgisinin derinliğini, yeni bir yara olurdu adamın içinde… Artık yorulmuştu adam… Ne yeni bir yaraya dayanırdı ruhu, ne de yeniden kabuk bağlayacak zamanı vardı…

Kadın sustu… “Anlıyorum” dedi içinden adama… “Benim yaralarım da farklı değil, seninkilerden… Belki şairin dediği gibi; ’ yaralarımıza üflerken öğrendik ıslık çalmayı’ … Ama garip olan, hemen şimdi, şu anda tek kelime etsen, yine sana koşacağımı bilmek… Hiç mi bitmeyecek bu? Sen her sustuğunda sana mı koşacağım? Yaşanamayanlara, söylenemeyenlere mi takılı kalacak aklım? Peki ya yaşanabilecekler? “…

Radyoda kadının sevdiği şarkı çalıyordu… ” Az önce dinlemedik mi bunu? Bütün bu söylenmeyen cümlelerden önce de bu şarkı çalmıyor muydu? “

Adam sustu… Tekrar baktı kadına, sigarasından savrulan dumanların arasından… ” Biliyorum” dedi adam kadına… Yine içinden söyledi… ” Sen, ‘aşk’ tın benim için… Aşkım değil, aşk…. Aşkın adı, tanımı, sıfatı, sureti… Her şeyi sendin… Belki hala öylesin… Ama bunu sana anlatacak kadar güçlü değilim artık… ‘Sınırlarım var!’ dediğimde kızıyordun değil mi? Kızma… Belki o sınırlar sevdirdi bizi birbirimize… Belki de biz ulaşılmazı sevdik…”

Kadının sevdiği şarkı çalıyordu radyoda… “Bunu biraz önce dinlemedik mi?” dedi adam kendi kendine… ” Bir şey mi dedin?” diye sordu kadın, içinde bir umutla… Yutkundu adam; ” Şarkı…” dedi. Biraz önce de dinledik sanki… Yutkundu kadın, radyoya baktı… Radyo yoktu yerinde… Peki şarkı nereden geliyordu? Duyuyordu işte kadın… Duyuyordu adam… Birbirlerine baktılar ürkek gözlerle… Japon korku filmlerinden fırlamış bir sahne gibiydi gözlerinin buluşması… ” … Ben bu yüzden hiç kimseden, gidemem, gitmem…” … İşte yine aynı şarkı…

Kadın içini çekti, gözlerini kapattı birkaç saniye için… Hazırdı konuşmaya… Kısa cümlelerle… Ama hissettiği gibi… Gözlerini açtı, adam yoktu… Etrafa baktı kadın… Radyo yoktu… Eline baktı, yanaklarından sildiği rimelin karası yoktu elinde…. Aynaya baktı, yansıması da yoktu… Kalbine baktı kadın, “aşk” yoktu… Bir an hatırladı kadın; aslında adam hiç olmamıştı… Kadın da yoktu… Hepsi bir yanılsama, zihnin garip bir oyunuydu sadece…

Aşk, hiç varolmamıştı…


Yazar: BenKonusucam

Beğendiyseniz paylaşıp daha çok kişinin okumasında bize yardımcı olur musunuz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder